Headless WordPress, son yılların en heyecan verici web geliştirme trendlerinden biri. Klasik WordPress mantığında, içerik yönetimi ve site arayüzü aynı sistemin içinde çalışır. Yani yazı yazarsın, tema bunu gösterir, eklentiler işlev ekler. Ama modern web uygulamaları artık çok daha esnek, hızlı ve farklı platformlara yayılan yapılar istiyor. İşte Headless WordPress tam bu noktada devreye giriyor.
Headless yaklaşımda WordPress’i sadece bir içerik yönetim sistemi olarak kullanıyorsun. Sitenin arayüzünü ise React, Vue, Svelte gibi modern frontend kütüphaneleri veya framework’leri ile sıfırdan geliştiriyorsun. WordPress burada sadece içerik üretiyor, veriyi JSON API üzerinden sağlıyor. Bu sayede siten, bir web uygulaması kadar hızlı ve esnek hale geliyor.
Avantajlardan biri performans. Artık klasik tema yükü, gereksiz PHP sorguları ve eklenti yavaşlamaları olmuyor. Arayüzü tamamen modern bir framework ile oluşturduğun için ziyaretçiye sadece ihtiyacı olan veriyi veriyorsun. Bu da Google Core Web Vitals puanlarını ciddi şekilde yükseltiyor.
Bir diğer avantaj çoklu platform yayını. İçeriğin artık sadece web sitesinde değil, mobil uygulamada, dijital panoda ya da başka bir serviste de kullanılabiliyor. Tek içerik yönetimiyle birçok kanala yayın yapabiliyorsun.
Tabii bazı zorluklar da var. Headless yapıda klasik WordPress eklentilerinin ön yüzde çalışması mümkün değil. Yani “Sürükle-bırak hazır galeri yapayım, hemen gözüksün” dönemi bitiyor. Onun yerine API ile veriyi çekip, arayüzde senin tasarladığın şekilde gösteriyorsun. Bu da biraz daha geliştirici odaklı bir süreç gerektiriyor.
2025’te bu yaklaşım, özellikle büyük içerik siteleri ve yüksek trafik bekleyen projeler için tercih ediliyor. Hız, güvenlik ve esneklik avantajı çok net hissediliyor. Eğer React veya Vue gibi teknolojilerle biraz haşır neşirsen, WordPress’i sadece bir içerik motoru gibi kullanıp modern ve performanslı bir site çıkarabilirsin.
